Öğretmenliğe Uzanan Bir Yol: Eğitim, İranlı Bir Mültecinin Ekvador’da Hayatını Nasıl Yeniden Kurmasını Sağladı
Öğretmenliğe Uzanan Bir Yol: Eğitim, İranlı Bir Mültecinin Ekvador’da Hayatını Nasıl Yeniden Kurmasını Sağladı
Ali Seif, yalnızca 17 yaşındayken İran’dan ayrılmak zorunda kaldı. Belirsizlik ve dayanıklılıkla başlayan bu yolculuk, onu bugün Ekvador’da anlam dolu bir yaşama taşıdı. Ali, şu anda Quito Politeknik Üniversitesi’nde dil eğitimi veriyor ve Fulbright Komisyonu’nda çalışıyor.
Ali’nin hikayesi, İstanbul’da düzenlenen 15by30 Mülteci Yükseköğretimi Konferansı’nda paylaşıldı. “Değişimin Temsilcileri” oturumunda ve çeşitli panellerde konuştu. Yükseköğretimdeki Mülteci Öğrenci Ağı (TRSN), Türkiye Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve UNHCR tarafından ortaklaşa düzenlenen konferansa yaklaşık 200 katılımcı katıldı. Konferans, aynı zamanda 90’dan fazla ülkeden akademi, kamu kurumları, sivil toplum, uluslararası kuruluşlar ve özel sektörden 5.000’i aşkın temsilciyi bir araya getiren Küresel Öğrenci Diyaloğu Konferansı (GSDC) ile birlikte gerçekleştirildi. 2030 yılına kadar mültecilerin yükseköğretime katılım oranını yüzde 15’e çıkarma hedefi olan 15by30 hedefine ulaşma yolundaki çabaların nasıl hızlandırılabileceğini ele alındı. Ali’nin hikayesi, eğitime erişimin mültecilere neler kazandırabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısı oldu.
Ali Ekvador’a ilk vardığında her şey ona yabancıydı. “Ekvador’da mevsimler yok,” diye hatırlıyor. “Her şey yeniydi. Hepsine uyum sağlamanız gerekiyor.” Ne İspanyolca biliyordu ne de tanıdığı biri vardı. Zamanla bir hayat kurdu: bir iş, bir topluluk, aidiyet hissi. “Artık bir evim var, bir köpeğim var. Olimpiyatlarda Ekvador’u destekliyorum,” diyor gülümseyerek. “Yaşadığınız toplumun bir parçası hâline gelmeniz gerekiyor.”
Hayatındaki kırılma noktası öğretmenlik oldu. Bir arkadaşının cesaretlendirmesiyle, Ekvador’a geldikten sonra İngilizce öğretmeye başladı. Şimdi hukuk eğitimi alıyor ve bir gün avukat olup daha fazla etki yaratmayı hayal ediyor. “Dil bilmek hayatımı kurtardı,” diyor. “Sadece Farsça bilseydim, Ekvador’da ayakta kalamazdım. İngilizce bana bir şans verdi.” Bugün bu dersi öğrencilerine de aktarıyor: Diplomaların önemli olduğunu ama kişisel becerilerin de en az onlar kadar değerli olduğunu vurguluyor.
Konferans sırasında Ali “Savaşı başlatan liderlerin bizi dinlemesi gerekiyor,” diyerek mültecilerin karar alma süreçlerine dâhil edilmesi yönünde güçlü bir çağrıda bulundu. “Mülteciler, kendileriyle ilgili meselelerde dışlanmamalı.” Ayrıca gücün kendi içinde değil, insanlara hizmet etmesi gerektiğini vurguladı: “Sadece güç sahibi olmak için sahip olunan güç sürdürülebilir değildir. Hâlâ yönetmemiz gereken bir dünyaya ihtiyacımız var. Ve bu dünyada yaşayabilmek için birbirimize ihtiyacımız var.”
Tüm başarılarına rağmen, birçok mültecinin karşılaştığı zorlu mücadelelerin farkında. “Kendini ispatlamak zorunda kalan hep mülteci olur. Ev sahibi topluma değerimizi gösterebilmek için daha çok çalışmak zorundayız,” diyor. Yine de Ali umutlu kalıyor: “Birini eğittiğinizde, zihnini açarsınız. Sınırlarını genişletirsiniz. Ve eğitimli insanlar daha az önyargılı, daha az önyargılı, daha açık fikirli olur.”
Ali, konferans için Türkiye’ye geldiğinde, altı yıl aradan sonra ailesiyle ilk kez buluşmayı umuyordu. Ancak İran ile İsrail arasındaki gerilim nedeniyle İran hava sahasının kapanması sonucu bu buluşma son anda iptal edildi. “Biletleri alınmıştı. Her şey planlanmıştı. Son gece her şey bozuldu,” diye paylaştı.
Onun hayatı, eğitimin dönüştürücü gücünün yalnızca bir bireyin geleceğini yeniden şekillendirmekle kalmayıp, tüm toplulukları da nasıl ayağa kaldırabileceğinin bir kanıtıdır. “Keşke sahip olsaydım dediğim öğretmen olmaya çalışıyorum,” diyor. “Nazik, sabırlı ve hayatımda ne olursa olsun hep gülümseyen biri.”
Ali’nin hikayesi, eğitimin mültecilere üretken, tatmin edici ve bağımsız bir yaşam sürmeleri için gerekli bilgi ve becerileri kazandırarak nasıl güçlendirdiğinin bir başka örneğidir.