BM Mülteci Örgütü Mülteci Sözleşmesi’nin 60. yılını Gündeme Taşıdı
BM Mülteci Örgütü Mülteci Sözleşmesi’nin 60. yılını Gündeme Taşıdı
Yazı, 29 Temmuz 2011
UNHCR, örgütün dünya genelindeki birçok faaliyetinin temel dayanağı olan BM Mülteci Sözleşmesi'ni gündeme taşıdı.
Cenevre, 28 Temmuz (UNHCR) - Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin 60. yılı, dünya genelinde UNHCR ofisleri tarafından, geçtiğimiz Perşembe günü anıldı. Sözleşme, örgütün dünya genelindeki birçok faaliyetinin temelini oluşturan yasal bir dayanak niteliğinde. İnsanların zorla yerlerinden edilmelerine sebep olan durumlar daha karmaşık hale gelmekte. Bu nedenle dünya genelinde, çok sayıda mülteciye ev sahipliği yapan gelişmekte olan ülkeler, sıkıntı yaşamakta.
Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Sözleşme, İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da ortaya çıkan mülteci sorununu çözmek için 28 Temmuz 1951 tarihinde resmen kabul edildi. Bu küresel antlaşma, kimlerin mülteci sayılacağı konusunda bir tanım getiriyor. Mülteciler, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korunmasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen kişiler olarak tanımlanır. Söz konusu Sözleşme, mülteciler ve onlara ev sahipliği yapan ülkelerin arasındaki hakları ve yükümlülükleri ortaya koyar.
UNHCR’ın yasal dayanağı olan Sözleşme, örgütün geçen 60 yıl içinde yerlerinden edilmiş milyonlarca insana yardım etmesine ve insanların hayatlarına yeniden başlamalarına imkan tanıdı. Günümüzde Sözleşme, mültecilerin korunması açısından bir mihenk taşı olarak görülmekte. Kabul edilmesinden günümüze kadar büyük çaplı değişikliklere uyum sağlamayı ve ayakta kalmayı başarsa da, şimdilerde, geçmişte benzeri görülmemiş sorunlarla karşı karşıya kalmakta.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri António Guterres, ‘Zorunlu yerlerinden edilmenin çok çeşitli sebepleri bulunuyor. İnsanlar sadece çatışmalardan ve uğradıkları zulümlerden dolayı değil ama aynı zamanda aşırı yoksulluk ve iklim değişikliklerinin etkisi nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla tüm bu faktörler birbirleriyle ilintili olmakta.’ dedi.
Somali’de, Ocak ayından beri 170.000’den fazla insan komşu ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Evlerini terk etmelerine neden olarak ise kıtlığı, kuraklığı ve tehlikeli hayat koşullarını gösterdiler. Sığınma talebinde bulunan kişilerden, mültecilerden ve ekonomik göçmenlerden oluşan yaklaşık 1 milyon kişi ise daha iyi bir yaşam umuduyla, savaş halindeki Libya’yı terk etti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Guterres, ‘Can güvenliklerinden endişe eden ya da özgürlükleri ihlal edilen kişileri koruyabilmek adına korumaya duyarlı sınır görevlilerine ihtiyaç duyuyoruz. Aynı zamanda, uluslararası koruma sistemindeki belirgin boşlukları doldurabilmek için yenilikçi yaklaşımlar geliştirmeliyiz. Korku ve şüphe yerine, bu insanlara tolerans göstermeli ve topluma dahil olmalarını sağlamalıyız.’ dedi.
Dünya genelindeki mülteci nüfusunun yüzde sekseni, gelişmekte olan ülkelerde barındırılıyor. Somali, Libya ve Fildişi Sahilleri’nde yakın zamanda patlak veren krizler ise söz konusu ülkelerin sırtlandığı külfeti arttırdı. Doğu Afrika, son 60 yılda yaşanan en şiddetli kuraklıkla baş etmeye çalışırken, Kenya, Etiyopya ve Cibuti yaklaşık 450.000 Somalili mülteciye ev sahipliği yapıyor. Somalili mültecilerin sayısı ise gün geçtikçe artıyor.
Arap Baharı’nın yarattığı sarsıntıdan dolayı Libya halkının büyük çoğunluğu Tunus ve Mısır’a doğru göç etti. Ülkelerindeki istikrarsızlık ve seçim sonrası yaşanan şiddet olayları nedeniyle Fildişi Sahilleri’nden 150.000’den fazla insan kaçmak zorunda kaldı. Söz konusu insanlar, halen kendi yaşadığı iç savaşın etkilerini üzerinden atamayan Liberya’da mültecilik statüsüne kavuştu.
Buna karşın, Avrupa Birliği’ne üye 27 devlete, 243.000’den fazla kişi sığınma talebinde bulundu. Bu sayı dünya genelinde sığınma talebinde bulunan kişilerin yaklaşık yüzde 29’unu oluşturuyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiseri, ‘Avrupa, Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin1951 Sözleşmesi’ndeki değerleri korumayı ve yükümlülükleri yerine getirmeyi hem kendine hem de mültecilere borçlu.’dedi. Guterres, Avrupa Birliği’nin sığınma talebinde bulunan kişiler ve mültecilere ilişkin sorumluluktaki payını arttırabileceğini vurguladı.
Guterres, ‘Sğınma talebinde bulunan kişilerin ülkelere kabul ediliş ve kalış durumları her üye ülkede farklılık gösterdiği için şu an gerçek anlamda işleyen ortak bir sistemin oluşturulması hayli güç. Umarız Mültecilerin Statüsüne ilişkin Sözleşmenin imzalanmasının 60. yılı, Ortak Avrupa Sığınmacı Sistemi’nin kurulmasına da gerçek anlamda vesile olur. Buna ek olarak Avrupa, mültecileri yerleştirme konusunda daha fazlasını yapabilir.’ dedi. Guterres, bu sözleriyle mültecilerin gelişmekte olan ülkelerden, gelişmiş ülkelere yerleştirilmelerine olanak sağlayan sürece gönderme yaptı.
Danimarka, 1951 Mülteci Sözleşmesi’ni onaylayan ilk ülke sıfatını elinde bulundurmakta. Günümüzde ise 148 ülke, yani dünya devletlerinin dörtte üçü Sözleşme’ye ve/veya 1967 Protokolü’ne taraf. Nauru ise bu yılın Haziran ayında Sözleşmeye taraf olarak bu ünvanı elde eden en son ülke oldu. Ancak, özellikle Güney ve Güney-Doğu Asya ile Orta Doğu’da olmak üzere halen dünyanın bazı yerlerinde Sözleşme’ye imza atmayan ülkeler mevcut bulunmakta.
Aralık ayında BM Mülteci Örgütü, 1951 Sözleşmesi’ne taraf olan ülkelerle, bakanlar düzeyinde bir toplantı yapacak. Böylelikle üye ülkeler, mültecilerin korunmasının temel dayanağı olan Sözleşme’ye bağlılıklarını bir kez daha resmi olarak duyuracaklar ama aynı zamanda mülteci ve vatansız kişilerin sorunlarını çözmek için somut eylemler ortaya koymayı taahhüt edecekler. Toplantıda ayrıca zorla yerinden edilme durumlarının hızla değiştiği ortamlarda, koruma açısından ortaya çıkan yasal boşlukları gidermek için çareler aranacak.
UNHCR, dünya üzerinde, savaş ya da uğradığı zulüm sebebiyle yerinden edilmiş bir insanın bile ‘çok fazla’ olduğuna inanmakta. Sözleşme’nin 60. yılı sebebiyle örgüt, ‘Bir Şey Yap’ kampanyasını başlattı. Söz konusu kampanya, bireysel olarak başvuran mültecilerin ve diğer zorla yerlerinden edilmiş insanların öykülerini anlatarak, rakamlara indirgenmiş meselenin insani boyutunu su yüzüne çıkartmayı amaçlamakta. Daha fazla bilgi için sitemizi ziyaret edebilirsiniz. http://www.unhcr.org/do1thing