Kapat sites icon close
Search form

Ülke sitesini ara

Ülke profi̇li̇

Ülke web si̇tesi̇

UNHCR ekipleri Ürdün’de yardıma ihtiyaç duyan Suriyeli mültecilere ulaşıyor – Söyleşi

UNHCR ekipleri Ürdün’de yardıma ihtiyaç duyan Suriyeli mültecilere ulaşıyor – Söyleşi

19 Şubat 2017 Ayrıca şu dillerde de mevcut:

Alan ekipleri il ve ilçelere giderek şehirlerde yaşayan mültecilerin ihtiyaçlarını değerlendirmek, tavsiye ve danışmanlıkta bulunmak ve mültecilerin kayıt olmalarını sağlamak gibi birçok çalışmada bulunuyor.

AMMAN, Ürdün, 3 Nisan (UNHCR) – Dünya medyası Ürdün’deki Suriyeliler ile ilgili dikkatini büyük ölçüde Ürdün’ün kuzeyindeki çetin çöl arazisine kurulmuş olan Za’atri kampına yoğunlaştırmış durumda. Artık küçük bir şehir haline gelen Za’atri’yi anlatan pek çok görüntüde sıra sıra çadırlar göze çarpıyor. Ancak Ürdün’de yaşayan yüzlerce bin Suriyeli mültecinin dörtte üçü kamp dışında, köylerde, ilçelerde ve şehirlerde hayatlarını sürdürüyorlar. Çoğu üç veya dört ailenin paylaştığı tek yatak odalı dairelerde, çatı veya katlarında yaşıyor. Yardım ve hizmetlerin sağlandığı kamplardaki durumdan farklı olarak şehirlerdeki mülteciler görüş alanının dışında, görünmez bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veriyor. UNHCR başkent Amman ve ülke çapında yaşayan bu mültecilere ulaşmak için alan ekipleri kurdu. Mağdur durumdaki bu insanların çoğu bulundukları yerlerden edilme tehlikesiyle karşı karşıya yaşıyor. Al-Shabsogh gibi UNHCR alan ekibi üyeleri il ve ilçelere giderek şehirlerde yaşayan mültecilerin ihtiyaçlarını değerlendirmek, tavsiye ve danışmanlıkta bulunmak ve mültecin kayıt olmalarını sağlamak gibi birçok çalışmada bulunuyor. Üç çocuklu, Ammanlı bir kadın olan Al-Shabsogh UNHCR için çalışmaya 2007’de başladı. Deneyimli avukat geçtiğimiz günlerde bölgenin dış ilişkiler sorumlusu Reem Alsalem ile görüştü. Görüşmeye ilişkin notlar aşağıda paylaşılmıştır:

Bir acil durum çalışanı olarak günlük rutininizden bahseder misiniz?

Gün benim için normalde sabah 5:30 gibi erken bir saatte başlar. Çocuklarımı hazırlar sonra da ofise giderim. Pazar ve Çarşambaları mültecilerle görüşmeye gideriz ve günü iyi değerlendirebilmek için sabah 7:00’da yola çıkarız. Saat 8:00 ila 8:30 arasında hedefe varırız. Genelde iki kişilik gruplar halinde çalışıyoruz. Takım olarak günde en az 200 aile ile görüşüyoruz, bazen de 300.

Mültecilerle görüşmelerde ne yapıyorsunuz?

Ben yardım masası denilen birimin parçasıyım. Mültecilere her konuda bilgi veriyoruz: kayıtlar, çocukları okula gönderme, çocuklar hastalanırsa ne yapılacağı gibi. Ayrıca onlara Amman’daki UNHCR’a gidip kayıt olmaları veya kayıtlarını yenilemeleri için randevu veriyoruz. Aynı hizmetleri Ramtha, Zarqa ve Mafraq’da da sunuyoruz.

Umman, Irbid ve daha yakın zamanda Ürdün’ün güneyindeki Maan gibi şehirlerde yaşayan mülteciler için de benzer çalışmalar yapıyoruz. Bu çok iyi bir haber çünkü Maan Amman’dan oldukça uzak ve mültecilerin gelip bizi bulmaları çok zor.

Gün boyunca ilgilenecek fazlaca aile olsa da zaman hiçbir zaman yeterli olmuyor. Görüşmeler sırasında mülteciler bize temel hizmetler harici sorular da yöneltebiliyorlar. UNHCR’ın danışma hatları mevcut olsa da insanlar yüz yüze konuşmayı tercih ediyorlar. Bu şekilde daha rahat ediyorlar. Ayrıca hatlar genellikle meşgul oluyor. Çoğunluğu Suriye’den gelmek üzere günde 700 kadar telefona bakıyoruz.

Kayıt işlemi Ürdün’de neden bu kadar önemli?

Önemli çünkü kayıt olanlar UNHCR’ın, WFP (Dünya Gıda Programı)’nın ve diğer insani yardım ortaklarının hizmetlerinden ve kamu hizmetlerinden yararlanabiliyorlar. Belgeleriyle Ürdün’deki devlet hastanelerinden ve kliniklerden tıbbi yardım alabiliyorlar ve çocuklarını okullara kaydettirebiliyorlar. Belgeler polislerce genellikle biliniyor ve saygı görüyor. Birçok polis memuru mültecilere kaydolmaları konusunda önerilerde dahi bulunuyor. Sonra kaydolmuş ve gerekli belgeleri almış ancak bunları yenilemesi gerekli olanlar var. Bu durum belgelerin yalnızca altı ay geçerli olmasından kaynaklanıyor. Bu insanlara Amman veya Irbid’deki ofislerimizden kayıt yenileme radevusu alarak yardımcı oluyoruz.

Bize karşılaştığınız zorluklardan bahsedin

İnsanlarla organize bir şekilde görüşmek bunlardan biri. Ancak belli bir şehirde vakit geçirdikçe çevreyi ve mültecileri tanıyoruz. Bu da işleri kolaylaştırıyor. Genelde günde 200’den fazla görüşme yapıyoruz. Eğer daha fazla insan gelirse isimlerini not alıp onları haftaya aktarıyoruz ve öncelikli olarak ilgileniyoruz. Eğer gün içinde acil bir durum meydana gelirse o insana derhal bir randevu ayarlıyoruz.

Bizden başvuruları daha hızlı almamız isteniyor. Bunu özellikle Suriyeli sığınmacıların yakınları olan Ürdünlüler talep ediyor. Onlara bunun mümkün olmadığını ve neden sıralarını beklemek durumunda olduklarını anlatmamız gerekiyor. Bazen büyük gerilimlere tanık oluyoruz. Bazıları durumu tam olarak anlamıyor. Bizler de saldırılara ve duygu patlamalarına alışkınız. Yer yer ısrarlarla karşılaşıyoruz ancak kararlı olduğumuzu gördüklerinde durumu kabul ediyorlar.

Her birinin kendi acı hikayesinin olduğu bu kadar fazla sayıda aile ile ilgilenmek de ayrıca zor. Bu bizi derinden etkiliyor. Dönüş yolunda, aramızda, gördüğümüz vakalardan konuşuyoruz. Bu bizim için bir baskı azaltma ve paylaşma yöntemi zira zaman zaman her şeyi içine atmak çok zor oluyor.

Bir acil durum çalışanı olmakla ilgili farklı olan şey nedir?

Her hafta bir eylem planı hazırlıyoruz. Ama sürekli ortaya yeni sorunlar çıktığından dolayı bu planları harfiyen uygulamıyoruz. Örneğin, eğer Ramtha’da acil tıbbi yardıma ihtiyaç duyulduğu haberini alırsak gitmeyi planladığımız şehir yerine oraya gidiyoruz. Tıbbi yardım alabilmek için kayıt yaptırmaları gerektiğini biliyoruz. Günlerimizin öngörülemezliği o kadar kanıksandı ki birkaç gün boyunca ofiste kalacak olsam bile rahat kıyafetlerle işe geliyorum çünkü işin sonunda mültecileri veya ev sahibi aileleri ziyaret etmemi gerektiren bir iş mutlaka çıkıyor.

Sizi özel olarak etkileyen mülteci aileleri oldu mu?

Evet. Birgün Suriyeli bir aile bana yaklaştı ve 21 yaşındaki oğullarının kayıt bürosuna gelemeyecek kadar hasta olduğunu, dolayısıyla benim onu görmeye gitmemin gerektiğini söyledi. Uzun boylu, genç bir adam görmeyi beklerken gördüğüm şey nefesimi kesti, şok oldum. Genç adam, üzerine birkaç battaniye örtülmüş, yer yatağında yatıyordu. O kadar zayıftı ki battaniyelerin altında onu fark etmek çok zordu; bir deri bir kemik kalmıştı.

Genç adam bir motosikletin arkasına oturmuş açılan ateşi savuşturmaya çalışırken bir askerin açtığı ateş sonucu yaralanmış, motosikletten düşmüş ve başından ağır biçimde yaralanmış. Ailesi onu hastaneye götürmekten korktukları için evde tedavi etmeye karar vermişler. Bana söylediklerine göre genç adamın bilinci birkaç hafta kapalı kalmış. Onu hortumla beslemek zorunda kalmışlar. Sonunda onu Ürdün’e getirmeye karar vermişler ve kendisi de kaçan Suriyeli bir adamın taşıdığı oğullarıyla birlikte sınırı geçmişler.

UNHCR çocuğun hastaneye yatmasını sağlamak için yardım etse de çok geçti. Dört ay sonra çocuk öldü. Onun ve ailesinin acılarına tanık olmak iç parçalayıcıydı. Bu trajik hikayelerden sadece biri, işimiz gereği böyle şeylerle her gün karşılaşıyoruz.

Gördüğünüz onca acıya rağmen UNHCR’a katılmış olmaktan dolayı memnun musunuz?

Evet, kesinlikle. Önemli bir görevimiz olduğunu düşünüyorum. Bu sadece bir iş değil. Çalışmamla insanlara yardım ettiğimi, edebildiğimi hissediyorum. UNHCR’a girmeden önce yerel gazetelerde onunla ilgili haberler okurdum. Bu Irak’taki mülteci krizi zamanlarına denk geliyor. Sonra birgün gazetede, eleman aradıklarına dair bir ilan gördüm. Orda çalışan bir arkadaşıma ulaştım, o da girmem konusunda beni yüreklendirdi. Hukuk mezunuyum. Aradığım şeyin bu olduğunu hissettim.